Bir başkadır köy hayatı.
Sessiz sakin hayat, doğal ürünler, stresten uzak yaşam,
temiz hava... Üçü bir arada hayat iksiridir bunlar. Ömrü
uzatır…
Köylerde akrabası olan
veya bir şekilde yolu köye düşen hemen herkes köy hayatı
ile ilgili değişimlerin farkındadır. Değişim, canlılar
için kaçınılmaz bir süreçtir. Bundan kurtuluş yoktur.
Hangi köye giderseniz gidin, köylümüzün yaşama tarzının
ve beslenme alışkanlıklarının çok değiştiğini
görürsünüz.
Kendi ürettiklerini
tüketme yerine, şehir hayatının veya hızlı yaşamanın
beraberinde getirdiği alışkanlıklar olan yeme-içme
kültürünün bugün en ücra köylerimizin mutfaklarına ve
sofralarına kadar girdiğini görebilmekteyiz. Oysaki bu
eskiden böylemiydi?
Havanın tertemiz,
gürültüsüz ve yeni doğan güneşin merhaba dediği bir
sabahın seherinde, sakız gibi beyaz çarşaflı yatağından
kalkıp, pencereyi açarken o tertemiz oksijeni solumak,
ardından inekten sütün sağıldığını görmek, tavuğun
yumurtladığı yumurtayı alıp kaynayan suya atmak,
yanınızda gezen tavuklardan birini yakalayıp kesilmesi
akşam mangalda et olarak önünüze gelmesi. O değişilmez
temiz havası, manzarası ve samimi insanları…
İki – üç komşu evin
hanımı birleşip yardımlaşarak, ekmek evinde – odun
ateşinde-yufkalar ve gözlemeler yaparak sıcak sıcak
çıkan yufkaları ve gözlemeleri yemek. Çevreye kat kat
dizilen yufkalar ve gözlemelerin mis gibi kokular
yaymaları. İşin bittimi de arda kalan odun ateşleri ile
demlikte koz ateşinden çay içmek…
Kışın karını mı? Yollar
kapalı iken kızakla yolculuğunu mu? Gençlerin kızaklarla
buz üstünde kaymasını mı? Âşık oynamasını mı? Köy
kahvehanelerine gelip türküler söyleyen halk ozanlarını
dinlemeye gelen gençlerin 18 yaşını doldurmadığı için
kahvecinin kovalamasını mı? Çok renkli ve şen şakrak
yerlerdir.
Mis gibi köy ekmeği
kokusu, tavukların altından aldığımız tazecik
yumurtalar, yeni sağılmış sıcacık süt.
Tertemiz köy havası,
yağmur yağdığında toprağın ve yağmurun birleşiminden
çıkan o eşsiz koku...
Bahçede yetişen
biberler, domatesler, salatalar... v.s.
Köyde yaşam bambaşkadır.
İnsan kendini köydeyken çok farklı hisseder. Köyde
yaşamak iyi niyettir, saflıktır ve güçlü kalmaktır.
Sağlıklı olmaktır.
Güzelliğini anlatsam,
öteki güzelliği beni unuttunuz mu diye hesap sorar
insana. Dereleri, suları, yaylaları, dağları, gölleri,
bağları, bahçeleri, havası, doğa güzelliği, yer
tandırlarından yapılmış ekmekleri, çörekleri, eti, sütü,
peyniri, mis gibi tereyağları v.s. Bu tadına doyulmaz
güzellikleri yaşamadan hangi birini nasıl tarif edilir
ki.
Bunca doğal ortamın
değeri ancak Büyükşehir’e gidilince mi öğrenilir? Ya da
Büyükşehir’deki bir ayranın yerini kola veya fanta tutar
mı? Kurutulmuş elma, kayısı, erik, üzüm gibi meyvelerden
yapılan kompostonun tadını hangi hazır içecekten
alabilirsiniz? Meyveleri dalından koparıp yemenin tadını
markette ki hormonlu meyvelerden bulabilir miyiz ki?